Celil Boz


ACİL DOKTORUNUN BİR GÜNLÜĞÜ

-Anneciğim ben gidiyorum, hastalarım beni bekliyor, geç kalmamalıyım.


-Anneciğim ben gidiyorum, hastalarım beni bekliyor, geç kalmamalıyım.

-Güle güle kızım, kolaylıklar diliyorum, dedi ve çıktı evinden Doktor Leyla.

Bir ilçe devlet hastanesine doğru yol aldı. Yumuşak sesli bir sanatçı kadife sesiyle bir şarkı söylüyor, Leyla Hanım adeta bulutlar üzerinde dans ederek ilerliyordu asfalt üzerinde.

Hastane bahçesine girerken ambulanslar peş peşe, siren sesleriyle salladı duvarları. Bir bardak çay içemeden Leyla, iş formalarını giyerek koştu Acil Servisine. Sedyeler arka arkaya geliyor, kimi avazı çıktığı kadar bağırıyor, kimi sessizce yatıyor.

-Nedir bunlar diye sordu bir vatandaş?

-Trafik kazası! dedi ambulans şoförü.

Leyla Hanım bu hengamenin içerisinde hastadan hastaya, odadan odaya koştu. Kolu bacağı kırılan, kafasından darbe alan, insanlar var. Genel bir tarama yaparak talimatlar verdi. Alınan darbelerin hassasiyetine göre hastaları bir sıraya koydu; film, tomografi çekmeye gönderdi. Çok ağır hastalar başka hastanelere sevk edildi. Durumu daha hafif olanlara gerekli müdahaleler yapıldı. Pansumanları yapıldı, dikişleri atıldı. Hasta sayısı çok doktor sayısı az, bazı hastalara sıra biraz gecikince hasta yakınları bağırıp çağırmaya başladı. Güvenlik görevlileri çağrıldı taşkınlık yaratanlar dışarı atıldı.

Ağzı kurudu Leyla Doktorun “bir bardak çay içeyim,” diye geçirdi içinden. Ayrıldı Acil Servis odalarından. Siren sesi, sedye ile koşanlar bağıranlar. Çay içmeye gidemedi. Hastaya koştu. Baba-oğul kavgasında babasıyla anlaşamayan genç delikanlı pencere camına kafa atarak yüzünde ve boynundaki damarları kesmiş. Fazlaca kan kaybediyordu. Ağrısı çoktu ki:

-Kurtarın beniiiiiii, ölüyorum! Ölüyorum! Gittim! Diye bağırıyordu.

Hemşirelerden bir ses yükseldi:

-Hoca nerede, hoca nerede?

Tam bu sırada hasta yakınları bir grup halinde girdiler hastaneye. Darmadağın, perişan bir şekilde anne bağırıyordu:

-Taneeer! Nerde Taner’im benim!

Daldılar Acil Servise perdeleri tek tek açıp baktılar. Kendi hastalarını görünce bir ağlama, feryat tufanı koptu. Doktorun olmadığını görünce:

-Ulan bu hastanede doktor bulunmaz mı? Bu çocuk ölecek bir Allah’ın kulu bakmamış!

Tam bu sırada Leyla Doktor içeri girdi, etrafında güvenlik elemanlarıyla. Baba, doktora sertçe yaklaştı. Bir şeyler söylemek üzereydi ki, güvenlik elemanları onu aldı dışarı attılar. Diğerleri de dışarı alındı. Doktor muayenesini yaptı, yapılması gerekenleri hemşirelere ve sağlık memurlarına söyledi. Odasına doğru yürüdü. Bir çay söyledi, bu sefer içecekti çayını ağız tadıyla.

Saatler iş yoğunluğundan bir türlü ilerlemek bilmiyor. “Bir bitse de şu nöbet, şöyle huzur içerisinde evimde tuvalete girip de otursam,” diye geçirdi içinden. Kapı çalındı çay geldi. Ağzı kurumuştu susuzluktan. Telefonu çaldı. Annesiydi karşı taraftaki.

-Anne önemli bir şey var mı, niçin aradın?

-Yok kızım günün nasıl geçiyor diye soracaktım.

-Her zamanki gibi burası yoğun. Yeni bir vaka gelmiş beni arıyorlar, ben seni ararım.

Koşarak gitti. Adam komşu bahçesine geçen ağacın dalını keserken duvarın üstünde bulunan emniyet demirlerinin üzerine düşmüş. Demirler üç yerinden vücuda saplanmış. Gerekli müdahaleler yapılıp tomografi çekimine gönderdi. Benzer vakalar mesai bitimine kadar devam etti. Bu çalışma temposu, bu stres her nöbet gününde böyle devam etmektedir.

Mesai bitiminde Doktor Leyla arabasına doğru giderken dizlerinin bağının çözüldüğünü fark etti. Hastaneye giderken çaldığı müzik ona ağır geliyordu. Çıt çıksın istemiyor, arabanın motor sesi bile rahatsızlık veriyordu. Evine pelte gibi geldi. Banyosunu yaptı. Annesinin “Biraz yemek ister misin kızım?” sözünü duymadı bile yorgunluktan. Derin bir uykuya daldı.

Doktorlarımızın çalışma koşulları ve temposu aynen böyle. Bir beden bu yükün altından kolay kolay kalkamaz. Onlar kalkıyorlar veya kalkmaya çalışıyorlar. Onlar sadece hastalarla değil, aynı zamanda gerçeklerin neler olduğunu görmeden kendi gerçekliklerinin peşinden koşan hasta yakınlarıyla da baş etmeye çalışmaktadırlar. İşin en zor yanı da burasıdır. Nasıl mı?

Hastaneye gelen herkes kendi vakası üzerine yoğunlaşıp anında hastanenin kendi hastası için seferber edilmesini istemektedir. Bazen öyle yoğun vakalarla karşılaşılmaktadır ki hafif olanlar ikinci plana atılmaktadır. İşte bu anda kendini dünyanın merkezine koyan bu hasta yakınları, “Benim hastama siz neden bakmıyorsunuz?” diye doktorlara güzel bir sopa atmaktadırlar. Onlar cehaletin gözünü çıkardıklarının farkında olmadan yaptıklarını da utanmadan gururla anlatmaktadırlar.

Acil doktorunun bir günlüğü açıkça anlatılmıştır. Aklı başında olan sağduyu sahibi kişilerin toplumumuzun doktorlarını ödül yağmuruna tutmaları gerekirken, bizim doktorlarımızın ödülü çoğu zaman sopa oluyor. Bu durumda gene toplum zarar görüyor. “Arıdan bal almak isteyen kovana çomak sokmaz.”

Celil Boz    (celilboz@yahoo.com)

Eğitimci Sosyolog

25/09/2024

YATAK YAN SANAYİ VE TEKNOLOJİ FİRMALARI IBIA EXPO 2024 İSTANBUL’DA

Enerji Sektöründe Dev Yatırım

ANTALYA SİDE’DE RÜYA GİBİ BİR TATİL SİZLERİ BEKLİYOR

ÜMRANİYE CUBE MEYVELERİNİ VERMEYE BAŞLADI

Öğrenciler icat çıkaracak!

Ülkemizde E-ihracat satış yapan firmalar hızla artıyor

Eaton, Ulusal Kongre ve Sergisi’nde yerini aldı

İki Çalışanı Olan Şirket Hibe Alabilir mi?

16. İstanbul Hazır Giyim Konferansı Başladı

Dijital Dünyanın Kara Yüzü Mail Order'e Dikkat!

LİG TABLOSU

Takım O G M B Av P
1.Galatasaray 10 9 0 1 20 28
2.Samsunspor 11 8 2 1 12 25
3.Fenerbahçe 10 7 1 2 14 23
4.Eyüpspor 12 6 2 4 7 22
5.Beşiktaş 10 6 2 2 9 20
6.Sivasspor 11 5 4 2 1 17
7.Göztepe 10 4 3 3 4 15
8.İstanbul Başakşehir 10 4 3 3 3 15
9.Kasımpaşa 12 3 4 5 -3 14
10.Konyaspor 11 4 5 2 -4 14
11.Antalyaspor 12 4 6 2 -9 14
12.Rizespor 11 4 6 1 -9 13
13.Trabzonspor 11 2 3 6 -2 12
14.Gazişehir Gaziantep 11 3 5 3 -3 12
15.Kayserispor 11 2 3 6 -5 12
16.Bodrum FK 12 3 7 2 -6 11
17.Alanyaspor 11 2 5 4 -5 10
18.Hatayspor 11 1 7 3 -8 6
19.Adana Demirspor 11 0 9 2 -16 2