Toplum, bireylerin doğuştan getirdikleri ve sonradan kazanılmış özellikleri ile oluşan dinamik bir yapıya sahiptir. Her bireyin ve her grubun benzerlik ve farklılıkları vardır. Bu benzerlik ve farklılıklardan yarar uman çıkar çevreleri, toplumu ayrıştırma yoluna gitmektedirler. Dil, din, ırk, cinsiyet, dünya görüşü, yaşam tarzı gibi farklılıklar ayrıştırma ve ötekileştirmenin yapıldığı alanlardır.
Aynı gruptan olan bireyler karşı grup olarak gördüğü kişi ve gruplara olumsuzluk yükleyerek onları düşman olarak ötekileştirmektedirler. Ötekileştirme sadece hâkim grup tarafından değil, hâkim olmayan gruplar tarafından da yapılabilmektedir. İşin ilginç olan tarafı ise bazı çıkar çevreleri ötekileştirme ve düşmanlaştırma süreçlerinden çıkar sağladıkları için, ötekileştirmeyi topluma sürekli pompalayarak bu kesimler arasındaki iletişimi ortadan kaldırmakta ve toplumu ayrıştırmaktadırlar.
Ayrışmış toplumlarda “ben-biz” eylemleri ve davranış biçimleri hep olumlu, “onlar ve ötekilerin” eylemleri ve davranışları hep olumsuz olarak kabul edilir. Durum bu olunca bireyden başlayarak toplumun her kesiminde “ötekine” büyük çapta düşmanlık ve kin duyguları gelişmektedir. Bu düşmanlık; zaman zaman aile bireylerinde, mahallede, okulda, iş yerinde, ibadethanelerde, devlet dairelerinde, siyasi partilerde sürekli gündeme gelmektedir.
Toplumsal yapı bozulur birlik beraberlik ortadan kalkarsa, devletin devamlılığı da ortadan kalkacaktır. Her birey, her grup, her oluşum kedi çanağına su akıtmaya çalışırsa bu ülke kalkınabilir mi? Tarihte yıkılan devletlere bakıldığında birlik beraberliğin bozulduğu zamanlarda devletler güç kaybetmiş, sonunda yıkılmışlardır.
Öğretmen, okulda öğrencisinin rengini, mensup olduğu aileyi ve inanış biçimini, siyasi görüşünü beğenmesin ona ders vermesin, dışlasın.
Devlet kurumlarında en küçük kademeden en yüksek kademeye kadar çalışanlar, bir iş yapmak için gelen vatandaşa; rengini, giyimini, ırkını beğenmediği için, kendisine oy vermediği için onu devlet dairesine sokmasın, güçlük çıkarsın işini yapmasın.
Cephede düşmana karşı yan yana çarpışan Mehmetçikler; farklı görüşten diye yanında yaralanan arkadaşına yardım etmesin, hatta yaralandı diye sevinsin.
Bireyleri birbirinden bu kadar kopuk bir toplum, birbirine bu kadar düşmanlaştırılmış bir toplum bireyleri mutlu olamaz bu toplum asla ayakta duramaz, er geç parçalanmak zorundadır. “Arap Baharı” denilen olgu sonucunda üçüncü dünya ülkelerinin yaşadıklarını hep birlikte gördük yaşadık. Her birey aklını başına toplamalı, konuşmalarına dikkat etmeli, bu toplumun, kendi çıkarları için parçalanmasına payanda olmamalıdır. Güç, birlikten doğar.
Celil Boz (celilboz@yahoo.com)
Eğitimci Sosyolog
07/03/2024