Baktığını görebiliyorsan dikkatlice bak yeryüzüne. Birbirinin aynısı olan tek canlıya rastlayamazsın. Her canlı kendine özeldir. Söz konusu olan düşünen canlı ise bir kat daha özelsin
Yeni doğan bir çocuk öğrendiklerini aileden, yakın çevreden, okuldan sosyal ortamdan, duyarak, görerek öğrenir. Çocuğun kişilik yapısında sayılan bu çevrelerin rol oynadığı bilinen bir gerçektir.
Başarılı insanlar özgüveni yüksek insanlardır. Zekâ başarıda olmazsa olmaz bir parametredir. Ancak özgüveni olmayan insanın parlayan kristal bir zekâsı olsa, gerektiği yerde bu zekayı devreye sokacak özgüveni yoksa o zekâ hiçbir işe yaramaz. O halde önce özgüven gereklidir.
Çocuğa özgüven aşılayabilmek için doğduğu andan itibaren yapabildiği her etkinlikte kendisinin bizzat yaparak yaşayarak öğrenmesine önayak olmak gerekir. Yemeğini yemesinden başlayarak ayakkabısını, elbisesini giymesi konusunda kendisi ön planda olmalı, anne baba ikinci planda kalmalıdır.
Özgüven kazanmada bir önemli husus da “El alem ne der?” korkusu. Her insan kendine özeldir. El alem ne derse desin. İçinize çekilin işinize bakın. El alemin ne dediğini umursamadan çocuğunuza bu olumsuz duyguyu aşılamadan özgürce yaşamak ne güzeldir. El alemin ne söylediğini bilinç dünyasının bir yerlerine kazımayan çocuk, yetişkinlik hayatında kendine özgü bir hayatı yaşayacaktır. Başarıları, açlığı susuzluğu, güzeli çirkini kendi bakış açısına göre değerlendirecektir. El alemin ne dediği umurunda olmayacaktır.
El alemin ne dediği sizi ilgilendiriyorsa işiniz çok zordur. Atın bu olumsuz duyguyu içinizden. Sevmediğiniz insanları gönlünüzden silip atarak, gömülün kalabalıklara. Kimseyi umursamadan hiç kimseyi görmeden alabildiğine özgür yürüyün kendi içinizdeki caddelerde. İçinizde yaşatmak istediğiniz dünya ne ise onunla baş başa mutlu mesut kimseyi takmadan. Bakalım el alem ne demiş? Çocuğunuzu da bu duygularla yetiştirin. Özgüven, başarı, mutluluk birlikte gelsin. Hem çocuğunun hem senin yüzün gülsün.
Celil Boz
Eğitimci Sosyolog
12/05/2024