Günümüz dünyasında zarar görmüş, işlevini yerine getiremeyen organların cerrahi yöntemlerle değiştirilebildiği herkesin bildiği gerçeklerdir. Ancak bir organın bir vücutta yaşayabilmesi için doku uyumu söz konusudur. Eğer verilen organ ile vücudun doku uyuşmazlığı varsa, verilen organı vücut reddeder. Yeni sorunlar ortaya çıkıyor. Çok büyük komplikasyonlar gündeme geliyor. O organın o vücutta yaşatılması arkasında çok büyük riskler barındırıyor.
Evlilik denilen kurum da aynen vücuda dışarıdan verilen organ gibidir. İnsanlar çalıştığı ortamda, sosyal ortamlarda tanışıp evleniyorlar. Ancak karşı cins iyi tanındı zannedilse de kimse kimseye olumsuz yönlerini göstermiyor. Flört döneminde her şey güllük gülistanlık iken evlenince bireyler karşı tarafın gerçek yüzünü gün gün öğreniyor.
İşte bu öğrenme ve tanıma sonucunda anlayışlar ortaksa, değerler ortaksa, zevkler ortaksa eşler arasında bir de saygı ve sevgiye önem veriliyorsa doku uyumu gerçekleşmiş demektir. Bu vücut bu organı reddetmez. Evlilik uyum içerisinde yıllarca sürer gider.
Ancak tanıma aşamasından sonra değerler birbiri ile çatışıyorsa, zevkler farklı ise, kısa zaman sonra varmış gibi görünen sevgi biter, saygı biter çatışmalar başlar. İşte o zaman doku uyuşmazlığında takılan organı reddeden vücut gibi eşler birbirlerini reddetmeye başlar. Çatışmalar, hır gürler alır başını gider. Sonuç hüsrandır. Çocuk olmadan bu süreç yaşanırsa her iki taraf için de memnun edici bir durumdur. Çocuk doğduktan sonra böyle bir süreç yaşanırsa, ebeveynlerin, çocukların yaşayacakları büyük travmalar gelecek günlerde yaşam parçası olacaktır. Yaşayanlar bilir de yaşamayanlara hep şaka gibi gelir çocuklu boşanmak. Yıllar içinde ağır ağır hissedilir ayrılık acısı. Hesabı baştan iyi yapmak gerek.
Celil Boz
Eğitimci Sosyolog
27/05/2024