Uzun yıllar oldu emekliler parasızlıktan tatile çıkamamıştı. Bir gün KYK yurtlarında emeklilere bedava tatil yapma fırsatı doğdu. Cinbureddin Efendi ile karısı Elfisare Hanım sevinçten göklere uçtular. Herkese eşit ölçülerde gelen yeni yıl gibi, bu kez de tatil en azından gidilmesi açısından eşitlenmişti. Tatil valizleri hazırlandı, gidilecek yer tespit edildi. “Neme lazım yer kalmaz önceden rezervasyon yapalım,” diyerek Camacunga KYK yurdu ile iletişime geçtiler. Telefonun numaraları çevrilir:
“Alo! Camacunga KYK yurdu mu efendim?”
“...?
“Biz Temmuz ayında bir ay süreyle iki kişi karı koca, yurdunuzda kalmak istiyoruz. Önceden rezervasyon yaptırmak istedik.”
“İsimlerinizi alalım efendim.
“...”
“Tamam, her şeyi hallettim. Gelebilirsiniz.”
Tatil zamanı geldi. Gidiş için alternatif yollar arandı. Uçakla gitmeye karar verdiler. Uçak biletleri araştırıldı. Fiyatları duyan Cinbureddin: “Abooo! Bu olmaz hanım! Benim maaşım gidiş biletlerine, senin maaş geliş biletlerine ancak yetiyor. Biz orada ne yiyip ne içeceğiz?” dedi. Otobüsle gitmeye karar verdiler. Otobüs fiyatlarının uçaktan geride kalır yanı yoktu. Uçak biletine göre gene de birazcık para kalıyordu.
**
“Otobüs bileti alıyorum hanım.”
“Al hayatım biz de bir tatil yapalım herkes gibi, neyimiz eksik?”
Gün geldi yola çıkıldı. Yol uzun saatler uzadıkça uzadı. Cinbureddin Efendinin prostatı var. Bir saat, bazen iki saat arayla şoföre çişinin geldiğini söyleyip yol kenarına çişini yapıyor. Otobüstekiler gülüşüyor. Bu olay birkaç kez tekrarlanınca içerideki yolculardan homurdanmalar duyuldu:
“Canım bu kadar da olmaz! Rahatsızlığın varsa uçakla git. Biz seni beklemek zorunda mıyız?” diye söylendi yolcular.
Elfisare rahatsız oldu.
“Bey biraz sık kendini, insanlar türlü türlü laflar etmeye başladılar!”
“Ne yapabilirim hanım? Bir daha gelirse donuma yaparım olur biter!” Gülüştüler.
Bir mola yerinde bir su aldılar. Su şişesini kullanarak Cinbureddin Efendi tuvalet sorununu cin gibi çözdü.
**
Camacunga KYK yurduna rezervasyon yaptıkları tarihte vardılar. Görevliler yatacakları odaya çıkardı. Odalar dört ranzalı sekiz kişilik koğuşlardan oluşuyordu. Elfisare:
“Bu ranzalarda mı yatacağız?” dedi görevliye.
“Evet efendim. Ancak erkeklerle bayanlar ayrı koğuşlarda yatacaklar. Karı koca bir koğuşta yatamazsınız.”
“Bu yaşta bizi ayırdılar hanım! Biz keyif yapmaya gelmiştik.” Elfisare endişesini açıkladı:
“Ama biz üstteki yatağa nasıl çıkacağız?”
Cinbureddin büyük bir özgüvenle:
“Ben zaten üstte yatmak isterim hanım,” dedi.
“Şu ranzalarda yatan var mı?”
“Onların da sahipleri var. Hepsi dolu.” Görevli çıktı.
Az sonra bir çift daha geldi. Yorgun bir selam çaktı dışarıdan gelen:
“Selamın aleyküm emekli arkadaş. Yavuz,” diyerek kendini tanıttı.
“Aleyküm selam. Cinbureddin.”
“Siz de mi düştünüz bizim gibi?” dedi Yavuz.
“Ne düşmesi ne oldu ki?” Azizim iki gün oldu geleli. Burada bizim 65 yaş üstü kartlarımız otobüslerde geçmiyor. Denizi buluncaya kadar iki vasıta değiştirdik. Aynı şekilde dönüş yaptık. Gidiş geliş otobüse verdiğimiz para taksi parasını geçti. Birer döner yedik şöyle denize karşı. Üstüne de birer künefe. İçimiz yandı yaz günü, birer de su çektik. Neşemiz yerine geldi. Hayat varmış hanım dedim!”
“Evet, hayatım biz de nihayet bir tatile çıktık ömrümüzün sonunda.”
“Sonra hesap istedik. Hesap gelince ben yanlış yazılmış diye basamakları saydım. Hep dört basamaklı çıkıyor. Garsonu çağırdım, sordum. Doğruymuş. Üzerimde o kadar para yoktu. Kredi kartımla ödedim.”
“Yürü Bey kaçalım!” dedi hanım.
“Sandalyeden kalkınca bir sendeledim. Hanıma dayandım. Birbirimize destek olarak zor çıktık kapıdan.”
“Çok mu pahalıydı ki bu kadar etkilendiniz?” dedi Cinbureddin.
“Pahalı da söz mü azizim? Biz o paraya evimizde bir hafta idare ederdik. Bugün azıcık peynirle ekmek aldık sahilde yedik. Birkaç gün daha kalırsak dönüş paramız kalmayacak. Buralar bize göre değil. Otobüs biletimizi aldık yarın dönüyoruz.”
Kapı açıldı koğuşun diğer elemanlarından iki kişi geldi. Selam verdi ranzaların alt yataklarına zor attılar kendilerini. Yavuz seslendi karşı ranzaya:
“Ne oldu müdür? Bugün çok yoruldun galiba?”
“Yorulmak ne kelime! Resmen çaputumuz çıktı. Sahilde biraz gezdik. Plaja gidelim dedik. Paralıymış. Güneşin altında kavrulduk. Bir şezlong şemsiye kiralayalım dedik, 600 TL demesin mi? Mecbur kiraladık, yoksa beyin kanamasından gidecektik. Bir daha tövbeler olsun. Deniz, plaj bitti bizim için,” dedi Müdür.
“Herkes tatile gidiyor da karısı çocuğuyla bir arada. Basıp parayı keyfince yaşıyor. Biz buraya geldik karıdan ayrıldık. Gittiğin yerde masrafı karşılayacak gücün yok. Rezil olup kalıyorsun. Bizim ne işimiz vardı tatilde? Yarın gidiyoruz,” dedi bir başkası.
Müdür söze karıştı:
Bizler gene iyiyiz. Uyanık davrandık zamanında geri dönüyoruz. Yan koğuşta bir çiftin geri dönüş parası kalmamış da aralarında para toplayıp otobüs biletlerini almışlar.”
Bir kahkaha sesi yükselir koğuştan.
“Ağlanacak halimize gülüyoruz arkadaşlar,” dedi müdür.
Kapı açıldı yalpalayarak birisi girdi içeri.
“Şef nerelerde kaldın? Gözümüz yollarda kaldı,” dedi Yavuz.
“Hiç sorma Yavuz Bey. Sahilde hanımın başına güneş girdi. Hastaneye acile zor yetiştirdik. Bu gece müşahade altında kalacak. Bu şartlarda burada kalamayız. Döneriz artık.”
Şef üst katta yatıyordu. Yatağa çıkamadı. Orada bulunanlar hep birlikte yardım ettiler, kolundan bacağından kaldırarak çıkardılar ranzaya. Gülüş, kahkaha...
“Sağ olun arkadaşlar yardımlarınız olmasa buraya çıkamazdım. Bu halde bizim neyimize lâzımdı tatil?” dedi şef.
İlerleyen saatlerde herkes yatağında yarı pelte halinde sızmaya başladı. Sekiz kişi bir arada. Bir yataktan horultular geliyor. Birisi dart dart boru öttürüyor sanki. Öksürüp boğulurcasına balgam atanlar var. Azıcık kendinde olanlar tüm bu olumsuzlukları dinleyip söylenip duruyor. Cinbureddin bu karmaşık ortamda sabahı zor etti.
***
Kadınlar koğuşunda erkeklerin koğuşu kadar karamsar bir tablo yoktu. Onlar her şeyi oluruna bırakmış, maddi sıkıntılar erkeklerin problemi olduğunu düşünerek başladılar çene çalmaya. Ülkenin meselelerinden, televizyondaki magazin programlarından, sosyal medyada kimlerin kimlerle olduğuna kadar her şeyden dem vurmaya başladılar. Bir ara oyun oynayıp göbek atmaya başladılar. Saatler gece yarılarına yaklaşınca sakinleşip yattılar.
***
Sabah olunca tatilden değil de maddi yorgunluğu olanlar pılı pırtısını toplayıp yaşadıkları yerlere dönmeye başladılar. Gidenlerin olduğu gibi yeniden gelenler de vardı. Şef dedikleri onlara bakarak:
“Biz geldik boyumuzun ölçüsünü aldık. Bir iki gün de siz boyunuzun ölçüsünü alır dönersiniz. Ulan bizim gibi üç kuruş maaş alan insanların tatilde ne işi var? Sanki üç beş yerden yüzbinlerce maaş alanlar gibi ceplerimiz para dolu da tatile geliyoruz. Rezil olmaktan başka bir şey değildir fakirlik.”
Duygusal vedalaşmalardan sonra bir kısmı ayrıldı. Para toplanıp yol parası verilen karı koca gözyaşlarını tutamadılar.
“İyiliklerinizi unutmayacağız!” diyerek minnet duygularını belirttiler.
**
Cinbureddin karısının kolunu tutup kenara çekti:
“Hanım burada yaşanan olayları bir bir dinledim. Hiç de iç açıcı bir tarafı yok. Bu geceyi geçirdik, bir gece daha kalır sonra biz de döneriz.”
Hanımı bütün olayları detayları ile dinlemediği için biraz isteksiz davrandı.
“Ama o kadar yol geldik, bir hafta kalalım en azından,” dedi.
Cinbureddin: “Bugün gezelim yiyelim sen durumu göreceksin, benden çok istersin dönmeyi.” Dedi yürüdüler otobüs duraklarına doğru. Yeni tatilciler ellerinde valizleri iki büklüm, küçük adımlarla, asık suratlarla yürüyorlardı KYK yurduna doğru.
Celil Boz (celilboz@yahoo.com)
Eğitimci Sosyolog
07/06/2024