Biraz derin düşününce hayata çok fazla misyon yüklediğinianlıyor insan.
Kâinatın yaşının yanında “bir kelebek ömrü” kadar bile yaşamıyoruz.
Ve alt tarafı dünyadan sadece geçiyoruz.
Doğan her canlı “ölüm garantili” olarak dünyaya teşrif ediyor ve hemen her yüz yılda bir dünya adeta boşalıp yeniden doluyor.
Ve bu doldur boşalt binlerce yıldır tekrar ediyor.
Yaşayan milyonlarca insandan geleceğe iz bırakanların sayısı ise oldukça az
Yaşıyorken an itibarı ile sanki bazı insanlara fazla misyon yüklüyoruz
Belki de o misyonu şahsiyetlerinden çok işgal ettikleri mevki ve makamdan dolayı taşıyorlar.
Yere göğe sığdıramadığımız o insanlar her fani gibi aradan biraz zaman geçince “tarihin tozlu sayfalarında” yerini alıyor.Çoğunu zamanıntozlu sayfaları arasında arayıp bulmak bile mucize sayılıyor.
Şimdi size ilk okul 5. sınıfta iken yaşadığınız mahalle muhtarınızın, İlinizin/ilçenizin Belediye Başkanının, Valisini, Kaymakamını veya o tarihlerdeki Milletvekillerini, Cumhurbaşkanının veya Başbakanın ismini hatırlıyor musunuz diye sorsam eminim bir çoğunuz hatırlayamayacak.
Bu arada şimdi ilk okul 4 yıl onun için galiba aynı soruyu yeni jenerasyon için 4. sınıftayken diye sormak gerekiyor.
Bu arada hatırlayamayacaklara bende dahilim…
Oysa o zamanlar bizim için ne kadar da önemli şahsiyetlerdi.
Hele ki o şahsiyetler görevleri esnasında vatandaşa Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek’in deyimi ile “Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...”lık yapmışlarsa….
Peki ilk okul öğretmeninizin ismini anımsayıp anımsamadığınızı sorsam?
Eminim ki hemen bir çırpıda aklınıza gelmiştir.
Kanaatimce bunun sebebi özellikle ilk okul öğretmenlerinin; eğitmeyi ve öğretmeyi meslek edinmiş, okullarda çocuk ve gençlerin eğitim öğretimlerine rehberlik eden, yön veren ve yaşama hazırlayan geleceğimizin mimarı kimseler olmalarıdır.
"Hayatta en büyük mucize, küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır." derler.
Çok şükür ben o konuda şanslıyım ve böyle bir öğretmene denk geldim ve bugün olduğumu yerde olmayı o elleri öpülesi öğretmen(lere) borçluyum...