“Öğretmenler Yeni Nesil Sizin Eseriniz Olacaktır.”  Atamızın yaptığı bu vurgu üzerinde hiç kafa yordunuz mu? Ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü? Yoksa bayramlarda yapılan konuşmaları dinler gibi, konuşulanın içeriğine hiç bakmadan: “Bravo çocuğa ne güzel konuştu; hiç takılmadan bir çırpıda okudu,” deyip geçiyor musunuz? Atamızın bu sözüne de: “Atatürk ne güzel öğretmenleri de hatırlamış,” mı diyorsunuz?

Atatürk söylediği sözleri istiridyenin karnında taşıdığı inci tanesi gibi değerlendirerek bir amaca hizmet etmek için söylemiştir. Bugün söylenen bir söz haftaya değerini yitiriyorsa, söyleyen de söylediğinin tam aksini söylüyorsa varın o sözün de, o sözü söyleyenin de değerlendirmesini siz yapın. Atatürk’ün değeri burada saklı zaten. O; yıllara, çağlara ışık tutan bir dehadır. Aradan bin sene de geçse bu söz güncelliğinden bir şey kaybetmez. Değerini aynı sıcaklıkta korur. Farklı bir sav ile onun sözü asla çürütülemez.

Atatürk, öğretmene verdiği değeri eğitimle bütünleştirerek, toplumun ilerlemesinde eğitimin eşsiz değerini, önemini vurgulamıştır. Bir filiz olarak eğitim kurumlarına gönderilen çocuklar, eğitimin çeşitli basamaklarında hamur gibi yoğrularak şekillendirilmekte, birer meslek sahibi olarak çıkmaktadırlar.

Ana okulundan tutun da üniversite hocalarına kadar her kademede, eğitim öğretimle uğraşan tüm fikir emekçileri laik oldukları sosyoekonomik düzeylere ulaşabilmişler midir? Bu düzeyi sokaktaki yurttaş sağlayacak değil elbette. Yetkili merciler bu kesime hep tek gözle bakmak durumunda kalmışlar nedense.

Bir öğretmen ekonomik yönden güçlü değilse, evlenmeye parası yoksa, evli olanlar çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamakta, ev kirasını ödemede güçlük çekiyorsa, o öğretmenden verim almak çok zordur. Öğretmen okumalı, kendini geliştirmeli yeni yeni bilgilerle dolmalı ki, bunları çocuklara aşılayabilsin. Eğitim sistemi de, ekonomik özgürlükler de bu duruma elverişli olmalıdır.

Öğretmen bir tarla; çocuklarımız ise tohumdur. Tarla verimli ise ekilen tohum serilir serpilir, gelişir. Tarla kıraç, toprak taşlı ise cılız bir bitki ile yetinmek zorunda kalırsınız. Çocuklarınız da aynen böyle biliyor musunuz?

Kadrolu öğretmen, sözleşmeli öğretmen, ücretli öğretmen çeşitlemesi öğretmenliğin mevcut durumunun yarasıdır. Öğretmenler bu sıkıntılı durumu benimsemedikleri halde içinde bulundukları koşullarda zorunlu katlanmak durumundalar. Meslek edinmiş, beklentileri böyle değildi baştan. Bir çıkmaz yola girmiş, çıkmak istese çıkamaz, devam etse gidemez. Yapacak bir şeyi yok sadece sitem edip geçiyorlar.

Bir mucize gerçekleşir de; rahat bir evi, bir arabası, yeteri kadar maaşı olan bir iş haline döner mi öğretmenlik? İhtiyaçlarını karşılamak için ikinci işin peşine koşmadan, ders dışı zamanlarda çocuklarıyla, öğrencileriyle kütüphanede kitap okumaları, spor etkinlikleri, sosyal çalışmalar yapma fırsatı bulabilir mi öğretmen? Özlemi budur öğretmenin. Bu bir lüks değildir. Öğretmen olmanın gereğidir. İşte o zaman: ”Öğretmenler; Yeni Nesil Sizin Eseriniz Olacaktır,” diyebiliriz.

Celil Boz

Eğitimci Sosyolog                                                        

24/11/2022